2022: Dünya ekonomisi için özel ve zor bir yıl…

Küresel enflasyonun yeniden geri dönmesiyle birlikte para politikalarında yaşanan agresif sıkılaşma, Rusya-Ukrayna savaşı ve Çin’de büyümenin sert bir şekilde yavaşlaması, 2022’de küresel ekonomiyi belirleyen üç temel parametre olarak öne çıktı. Pandeminin ardından savaşın başlamasıyla birlikte küresel parçalanma eğilimi hızlandı ve başta Çin ile ABD arasındaki teknolojik gerilim olmak üzere küreselleşmenin kazanımlarını tehdit edici gelişmeler dikkat çekti.

Dünya, 2022 yılına görece iyimser büyüme beklentilerine rağmen bozulan enflasyon dinamikleriyle girdi. Özellikle gelişmiş ülkelerde gevşek para ve maliye politikaları talep kanalıyla büyümeyi desteklerken, güçlü tüketim ve devam eden tedarik sorunları 2021’in ikinci yarısından itibaren enflasyonda küresel ölçekte yükselişe neden oldu. Başta FED olmak üzere büyük merkez bankalarının “enflasyondaki yükselişin geçici olduğu” yönündeki yaklaşımları tartışmalara yol açtı.

2022 yılı Şubat ayı sonunda patlak veren Rusya-Ukrayna savaşı ise oyunu değiştirici nitelikte oldu. Başta enerji ve gıda olmak üzere emtialarda yaşanan tarihi fiyat şoku, enflasyon dinamiklerindeki bozulmayı çok daha belirgin bir şekilde hızlandırdı. Bu gelişmeler karşısında merkez bankaları da keskin bir politika değişikliğiyle son 40 yılın en sert parasal sıkılaşma sürecini başlattı.

Çin’de Covid-19 vakalarının hızla yayılmasına karşı ülke yönetiminin aldığı sert kapanma önlemlerinin de etkisiyle ekonomik aktivite önemli ölçüde yavaşladı. Bu ülkede pandemi yılı 2020 hariç olmak üzere, 1970’lerden bu yana en yavaş büyüme 2022’de gerçekleşti. Büyümede sert yavaşlama ve yüksek borçluluk emlak sektörü kaynaklı sıkışmayı artırdı ve küresel çapta endişelere yol açtı.

Tüm bunların sonucu olarak özellikle yılın ikinci yarısı itibarıyla beklentiler olumsuz yönde değişti. Büyüme yavaşlarken enflasyonun tarihi seviyelere yükseldiği “stagflasyon” senaryoları güç kazandı.

FED’in parasal sıkılaşmada diğer merkez bankalarından hızlı gitmesi ve stagflasyon endişelerinin de etkisiyle dolar küresel çapta güçlendi. Böylece uzun vadeli faizler de sert bir şekilde yükseldi ve uluslararası finansal koşullar sıkılaştı. Enerjide Rusya’ya olan bağımlılığı ve uzun vadeli faizlerdeki yükselişe karşı kırılganlığı nedeniyle Avrupa’da (özel olarak da doğu Avrupa’da) yavaşlama daha belirgin gerçekleşti.

ABD ekonomisinin görece dirençli bir görünüm sergilemesinde ülkenin enerji üreticisi olması ve pandemi döneminde sağlanan yüksek mali destekler etkili oldu. Gelişmekte olan ülkelerde ise dağınık bir görünüm ortaya çıktı. Net emtia ihracatçısı olan ülkeler gelişmelerden olumlu etkilenirken, net emtia ithalatçısı ve dış kırılganlıkları yüksek ülkeler üzerindeki baskı oldukça arttı.